21 Şubat 2012 Salı

Fuji Instax Mini

Gönderen Özge zaman: 15:35 0 yorum
En sevdiğimmm!! :)

Benim gibi bu makinaya sahip olmak istiyorsaniz Bal Kopugu tasarim blogunda ve facebook sayfasinda katilim sartlarini yerine getirenler arasından çekiliş yapılacak ve şanslı kişiye verilecekmiş.

Ben de facebooktan bir arkadaşımın paylaşması ile öğrendim, umarım bana çıkaarr!! :))


Blogda paylaşılan fotoğraf:






4 Şubat 2012 Cumartesi

Dogs..

Gönderen Özge zaman: 11:22 0 yorum
Bir köpek fotografinin altinda "Bir gun tekrar bulusucaz pasam" yazisini gorunce anlayıp, gözleri dolup, hatta fotoğraftaki köpeciği hiç görmemiş olsa bile oturup ağlayabilen insanlar sadece evinde bir köpekle yaşayan insanlardır sanırım..

Sessiz sessiz takip ettiğimdi decaf latte.. Sarı papatya ve Paşa ile keyifli anlar..Instagramdaki o fotografi ve altindaki yaziyi gorunce mahvoldum, tanimadigim halde..

Ardından sarı papatyanın o üzgün hali..

Simdi de blogda gordum.

Oturdum hüngür hüngür ağlıyorum. Nasıl atabilir bir insan böyle bir acıyı, aklım almıyor.

Ben böyleysem..

Sabır diliyorum.

2 Şubat 2012 Perşembe

Home Bunch

Gönderen Özge zaman: 11:53 0 yorum
http://www.homebunch.com

Bu Site beni bunalıma soksa da takip etmekten kendimi alamıyorum,

evlere bakın,

bir de bizimkilere..

demek istiyorum, istemeden de olsa :D





29 Ocak 2012 Pazar

Baking Sundays! - No:1

Gönderen Özge zaman: 16:42 2 yorum
Step by step baking'i aldık iyi güzel de kenara atmak olmaz diyerek her hafta elimden geldiğince bir tarifi ve hatta  vaktim varsa birden fazla tarifi yapmaya çalışacağım.

Bugün kitaptan ilk denememdi.

Sayfa 39'u seçmiştik öylesine, kafadan bir sayfa sayısı atıp. İçinden Spanish Rolled Sponge Cake çıktı.

Bildiğin pastane pastası modunda bir şey, hem kolay görünüyor, hem ayrıntısı çok, eyvah dedim ama bir heyecanla bir hafta önceden okumaya başladım tarifi.

Malzemeleri toparla et derken bugün Pazaaarr! :D

Sabah kahvaltı sonrası ilk iş başladım pastaya.

İçinde neredeyse hiç un olmayan, süngerimsi-köpüğümsü ilginç ve puf bir kıvamı var.


İlk başta tabiki de keki hazırlanıyor. Çok narin ve ince bir kıvamı var, iki saniye unutsan gidecek cinsten :) Başında bekledik. Duck o mis gibi kokulardan çıldırdı tabi.



Keki fırından çıkıp soğumasını beklerken ganajı hazırlanıyor. Ganaj öyle güzel ki,içindeki rom mu mu kadar güzelleştirdi yoksa çikolataya kattığımız diğer şeyler mi bilmiyorum ama tadı inanılmaz güzel.. Hazırlarken kendimden geçtim.


Ve büyük an, roll roll baby


Ama malesef hala yiyemiyoruz. 6 saat beklememiz gerekiyor yiyebilmek için :) Duck bu konuda çok mutsuz! 




Akşam çaya bekleriz :D



Friends the TV Show

Gönderen Özge zaman: 10:35 1 yorum
Friends.

Kaç defa izledim bilmiyorum, her defasında da çoğu sahneyi ezbere bilsem de gülüyorum , gülmekten ölüyorum.

Herhangi bir dizi veya filmde olduğu gibi de birini seçip bu benim favorim diyemediğim-çok da diyemeyeceğinizi düşündüğüm - bir dizi.

Sadece favori sahnelerim var diyebiliyorum ve Rachel ile Ross'un Emma'ya "i like big butts" i söyledikleri sahne :)




Az önce Sweet Paul ' de şunu gördüm ve youtube'u açıp bu videoyu izlemeden duramadım.



Hala Friends'i izlememiş olanlarınız varsa şiddetle tavsiye ediyorum :)


Fırın Seçimi- Yardııımmm

Gönderen Özge zaman: 00:11 4 yorum
Fırın seçerken nelere dikkat edilir oturup da araştırmam lazım fakat üşengeçve teknik bilgileri beynine doldurmaktan hoşlanmayan beynim kaçıp duruyor.

En iyisi şu deseler, parayı verip alsam dünyası ne güzel olurdu fakat araştırmak lazım dünyasında yaşayanlardanım :)

İki rafta da aynı şeyden pişirebilecek mükemmellikte olursa dünyalar benim olacak ama olmuyorsa da tek rafta sürekli kontrol zorunda kalma güvensizliğini yaşatmayacak büyükcene bir fırın arıyorum.

Üstünde ocak da olması gerekiyor malesef, ankastre direkt elenmiş oluyor sanırım böylece.

Gönlüm şu bertazzoni kuzine fırını istiyor tabi


Ama siz aşağıdaki gibi - normal ve güzel olan - bir şeyler önerirseniz, en azından neye dikkat etmem gerektiğini yazabilirseniz çok çok sevinirim.


25 Ocak 2012 Çarşamba

Fırın Mırın

Gönderen Özge zaman: 23:27 1 yorum
Tuhaf bir heyecan benimki. Öyle herkes yapıyor ben de deneyeyim heyecanı değil, hah işte tam da bu benim istediğim heyecanı , ya olursa merakı, olursa dünyalar benim olur telaşı ve tarif edemediğim yığınla duygu bir arada.

Uzun zamandır hiçbir şey bu kadar heyecanlandırmamıştı beni.

Aşık olmuşçasına geceleri düşünüp uyuyamamalar, kurabiye-kek kalıbı görünce alana kadar telaşlanmalar, daha  neler yapabilirim de kendimi geliştiririm heyecanıyla midemde kelebekler uçuşması ve daha birsürü mutlu duygu..


İlk kurabiyelerimiz Yedi Suikast sergisi içindi, tema "kan" dı ve biz de "kanlı" kurabiyeler hazırladık.




Açılışa katılamadım ama aldığım duyumlara göre kurabiyeler çok beğenilmiş ve anında tükenmiş :)

Yiyenler afiyet olsun,

Bize bol şans.

24 Ocak 2012 Salı

Ve Yine Mutfak.. :)

Gönderen Özge zaman: 22:05 3 yorum
Bu eve yeni taşındığımız dönemlerde sayılabilecek kadar uzak bir tarihte bir iddiaya girmiştik Yaman'la.

Ben o zamanlar çalışmıyorum ve yine yemek yapmakla bozmuşum kafayı, her gün yok  kaşarlı sosisli makarnalar, kabak gratenler bilmemne hayatımda hiç yapmadığım yemekleri yapasım geliyor ve yanlış hatırlamıyorsam yapıyordum da o dönem.

Bir de mutfağımızda en çok değiştirmek istediğim şey de eski mutfağımızdaki gibi duvarları ayna kaplatmak.

Laf nasıl oraya geldi bilmiyorum ama Yaman'ın "Ben öyle her Hünkarbeğendi'yi sevmem, iyisinden de anlarım ona göre"

Challenge accepted :)

Güzel bir Hünkar Beğendi yapabilirsem söz mutfağı ayna kaplatacağız!

Tabiki de Yaşasın!

Tüm becerilerimi birleştirip gayet de güzel ve ilk defa Hünkar Beğendi yaptım o gün akşam yemeğine, Yaman da tabiki beğendi, tamam aynayı yaptıracağım dedi.

O gün bugündür her hatırlattığımda haklısın bir türlü fırsatım olmadı diyordu ama sonunda yaptırdık!

Fotoğrafta çok anlaşılmasa da aydınlık, ışıl ışıl oldu. Ayna kaplı bir mutfakta yemek yapmak çok keyifli bir şey, çok mutluyum :D

Size de tavsiye ederim.

22 Ocak 2012 Pazar

Mutfak ♥

Gönderen Özge zaman: 13:06 2 yorum
Yamanla birlikte olduğumuzdan beri yemek yapmaya bayılıyorum. Ev yemeği olsun değişik şeyler olsun, kurabiye pasta ne olursa.. Hele bir de beğenilince tadı benden mutlusu olmuyordu.

Bu aralar da kurabiye ve benzerleri ile kafayı bozmuş ve Şirin Fırın heyecanı da sarmışken istediğim şeyler artar oldu.

Her zaman zaten koskocaman, sıcacık ve mis gibi pişen yemeklerin hemen orada yenildiği, sıcacık bir mutfağım olsun istemiştim, bizimki de minik ve şirin olanlardan bence :)

Ama yine de it's complicated deki ev ve mutfak benim olsa, bayılabilirim :D



Bir de şu bayıldığım standlı mixerlerden, mümkünse pembesi   ♥  :)



Güzel, büyük bir fırın , buna yer olmasa da..


Bunlar uzak hayal olsa da şimdilik en istediğim ve yarın alacağım şu muhteşem kitap

10 Ocak 2012 Salı

Mutlulugun Mimarisi

Gönderen Özge zaman: 22:13 0 yorum
Benim gibi alakasiz bir sey okumus olsaniz da ici buruk bir sekilde ah mimar falan olsaydim diye dolananlardansaniz, mimarsaniz, muhendisseniz, hicbiri degilseniz ama merak ediyorsaniz veya herhangi sacmasapan bir nedenle de olsa okumanizi tavsiye edecegim bir kitap Mutlulugun Mimarisi veya bir diger adiyla The Architecture of Hoppinedd.

Alain de Botton 'in okudugum ilk kitabi bu. Sanata duskun ve herseyi garipce bir sekilde tum ayrintilariyla hatirlayan bir arkadasimin masasinda gorup oylesine ilk sayfalarini okudum ve ben bunu aliyorum dedim, en yakin kitapciya gidip aldim :)

Hep insanlarin acisindan bakariz evlere, biraz da evin hissettikleriyle anlatmaya basliyor kitap..

Ve seker gibi bir dille mimarinin tarihini anlatiyor. Henuz kitabi bitirmedim daha kim bilir neler olacak ama simdilerde begendigimiz dekorasyon unsurlarinin ilk tasarlandiklari ve kullanildiklari zamanlardaki tepkileri ogrenmek Alain de Botton tarziyla cok keyifli.

Simdilerde bir binanin cok benzerini yapmak beceriksizlik, ozgunsuzluk be kotu bir sey olarak algilanirken Romalilar'in gelistirdigi klasik uslupta guzel bir binanin birebir aynisini yapmanin basari ve marifet olarak algilanmasi, klasik tarzin disina ilk cikildigindaki tepkiler, iki farkli tarzin uygulanmaya baslandigindaki komiklikler, dekorasyon ve mimarinin oyasamimiz icin olmazsa olmaz olmamasina ragmen yasam kalitemiz ve veya psikolojimize etkilerinin olabilecegi ve benzeri konularla devam ediyor kitap.

Ve evet gunumuzde de devam eden mimarlar ve muhendislerin catismalarinin ilk baslangici.. :))

Anlatilmaz okunur bir kitap, dedigim gibi henuz bitirmedim ama cok keyifli, siddetle tavsiye ediyorum.

Ogrendigime gore Alainde Botton'in tarzi boyle keyifliymis, diger kitaplarina da bakacagim mutlaka.

Keyifli okumalar.

AS vs PCOS

Gönderen Özge zaman: 21:32 0 yorum
Uzun deyisleriyle nurtopu gibi iki hastaligim var; polikistik over sendromu ve ankilozan spondilit. Biri romatoloji digeri jinekoloji bolumunden..

AS ile yeni tanistim sayilir. Genetik bir hastalik oldugu ve annemde de oldugu icin sansli miyim sanssiz miyim bilemesem de aslinda daha cok erkeklerde gorulen, agrili sizili bir eklem hastaligi. Eklemlerin arasi iltihaplaniyor, sabit kaldiginizda sanirim o iltihap eklemleri katilastirip kilitliyor ve hayatimda hic karsilasmadigim gariplikte insanin canini acitiyor. Tutulma desen degil, igne batmasi gibi desen degil bi garip can acisi, kemik agrisi..

Halk arasinda Suna Pekuysal hastaligi olarak biliniyormus ve kemikler en basit anlatimiyla bambu gibi oluyormus.

Kotu haber: tedavisi yok. Sadece ilerlememesi ve oyle kambur durusun olmamasi icin birseyler kullaniliyor bildigim kadariyla ve agriyi azaltmak icin gecici cozumler.

Annemde olmasindan kaynaklanan sansim ise annem gencliginden beri bu hastalikla yasadigi halde hep yok bel fitigi yok diz bilmemnesi diye bu yasa kadar yanlis tedavilerle teshis koyulmadan agriyla yasadi, ben ona koyulan teshisten faydalandim bir nevi, belki bana da ayni uzun iskence olacakti, bel fitigi boyun bilmemnesi diz hedesi diye gececekti hayatim..

Ve ikinci bebegim pcos :) Oyle teshisi zor koyulan agrili iskenceli zor bir hastalik degil, hatta kist yiginla kadinda oluyor.. Kilo aldirmasi, regl duzensizligi, hormonel abukluklar disinda disaridan pek bir seyi yok. Gariptir ki bunun da oyle kesin bir tedavisi yok malesef, ugras dur cinsinden.

Kadin olmak oyle garip bir seymis ki, As Pcosdan daha iskence ve ciddi bisey oldugu halde beni tek endiselendiren pcos ilerler de ya cocugum olmazsa? Oyle cocugum olsun meraklisi bir insan degilim hatta aklimin ucunda yoktu boyle bir sey pcosun olabilecek etkilerini dr sayana kadar. Sayis o sayis, o gunden beri takintili korkum oldu. Umarim yersizdir korkularim. Ayrica kadin olmak garip bir sey hakikaten, sirtim yamulsa da agrisa da onlari dusunmeyip ya cocugum olmazsa diye endiselenip ortada birsey yokken aglayacak hale gelmek bir erkekte gorulebilecek kafa degil . :)

Her neyse..

İki hastaligin kotu etkilerini azaltip durdurmanin ortak ve hatta tek yolu saglikli beslenmek, kilo verip zayif insan standartlarinda kalmak.

AS icin yuzup pilates yapmaliymisim, hatta kus tuyu yastikta yatilmasi oneriliyor, kokos hastaligi gibi :) Pcos icin dogum kontrol hapi kullanimi disinda bir sey diyen bir dra gidemedim henuz;

- cocuk dusunuyor musunuz simdi
+hayir
- o zaman yasmin


bu mudur yani diye isyan edemiyorsun o an ama bu olmadigi da kesin yani.

Sporla baslayip saglikiliga adim atmak gerek omur boyu saglik yandaslarimla :p

Hadi bakalim..

Gelismeleri bildiririm, oldurmuyor diye tedavi arayisi yavaslatilmamistir umarim ikisinin de!

4 Ocak 2012 Çarşamba

Connecting people

Gönderen Özge zaman: 22:57 0 yorum
Zeynosun hediyesi kalp seklindeki muzik paylastiricisina bayiliyorum :)

Accessorize'dan almis.

O isten cikmadan onceogiste kulakliklarimizi kalp'imize takip salak komik videolar izliyorduk birlikte, muzik dinliyorduk..

Ama ben asil sevgiliyle sahilde bir yere gidip, birimiz gokyuzune birimiz denize bakarken, gunes tepemizde paril paril ama hava hafif de serin, sarilmis kalp'imizden sakin ve keyiflice muzik dinlerken kullandigimizi hayal ediyorum :))

Bu yil cantamda hep tasiyacagim luzumsuz luzumlu nesnelerden biri olacagi kesin, iyi ki almissin Zeynocko <3

3 Ocak 2012 Salı

Ordekgiller

Gönderen Özge zaman: 09:15 0 yorum
Kopegimiz de ordek olunca istemeden dikkatimi cekiyor ordekler :)

Bu da accessorize'in kulaklik bolumunden :) iphone kiliflarinin oralarda oluyor genelde, kulaginda ordekle dolasasi gelenlere gelsin :D

1 Ocak 2012 Pazar

Örgü

Gönderen Özge zaman: 22:49 0 yorum
Meşhur  ve ilk büyük örgü deneyimim Battaniye'm bitebilince şunları veya işte o tarz bir şeyleri denemek istiyorum;




Nereden düştüm bu örgü sevdasına bir bilsem? :))

Koşuyolu , my love..

Gönderen Özge zaman: 22:36 0 yorum
Çocukluğum, en sevdiğim..

Daha kimsenin bilmediği zamanlarda yaşayıp da o ergen halimle nerede oturuyorsun sorusuna Koşuyolu diye cevap verdiğimde kimse bilmediği için üzülüşlerimi , keşke caddede falan otursaydık da orası neresi sorusunu duymasaydım yaa diye iç isyanlarımı hatırlıyorum da..

Bir de şimdiki Koşuyolu'nda yaşama özlemimi..

Her yer 15dk, bazen avrupa yakası daha yakın.
Capitol, yürüyerek gidilebilir, Anadolu yakasının ilk avmsi :)
Yeşili de var parkı da.
Evleri iki katlı, mis kokan cafeleri..

Daracık sokakları, köprüye trafiğe çıkmadan geçeriz burdan ya diyenlerin sıkışık trafiği.. Yarısı üsküdar yarısı kadıköy olan sevimli semtim.

Bayılıyorum Koşuyolu'na.

Annem ve kardeşim orda hala, onlara gidince utanmasam en çok Koşuyolu'nda olduğuma sevineceğim. Yılın ilk günü de gitmesem olmazdı tabiki..

Kahvaltı yapalım ama dışarıda yapalım dedik. Malum Koşuyolu'nda alternatif çok bu aralar, iş yerleri sağolsun, onlar açıldıkça cafeler de açıldıkça açıldı sanırım. Eskiden yaşlı teyze ve amcalarıyla yavaş yavaş yaşayan bir semtken artık İstanbul'un silip süpürdüğü, kendine kattığı semtlerden oldu, çalışıyor ve yaşıyor :)

Hep herkes gibi Ceviz Ağacı'na gitmeye yelteniyoruz ama sonra bir bakıyoruz kapısında sıra var ve tıklım tıkış, itiş kakış e o zaman haydi diyip karşısındaki Afzelia'ya gidiyoruz.

Kardeşim ve Ben , Ceviz Ağacı'nda

Bakmayın Ceviz Ağacı'ndan sonra tercih edildiğine, bir sonraki gidişimizde muhtemelen direkt oraya gideceğiz. Rahat, sakin, lezzetli ve uygun fiyatlı bir yer.

Bu ikinci ailecek gidişimiz işte Afzelia'ya. Bunlar da kanıtı :)




Yanında Kirpi de var gerçi, orası da çok güzel ama 3 kişi oturup da yayıla yayıla kahvaltı edip yığınla çay içip yedikçe yemeye kalksak iyi bir hesap ödeyebiliriz , gerek yok :p :))

Kahvaltı keyfi diye sınırsız çay içeren bir kahvaltı seçenekleri var, iki kişi gayet rahat yenebilir aklınızda olsun. Biz yanında geçen sefer omlet bu defa da sigara böreği aldık. Kahvaltı keyfi'nin içince ikisi de var aslında ama 3 kişi olduğumuzdan takviye olsun dedik.

Herşeyden öte Mutlu bir yer Koşuyolu, yolunuz düşerse beni hatırlayın.

Mutlu 2012'ler :)
 

Welcome Copyright © 2010 Design by Ipietoon Blogger Template Graphic from Enakei