29 Ocak 2010 Cuma

it's complicated

Gönderen Özge zaman: 13:08 0 yorum
it's complicated!

ilk duyduğumda bu ne böyle facebook statusu gibi bir film ismi demiştim, izlemesek de olurdu o an benim için.

başrollerinde yaşlıların olduğu bir romantik komedi filmi, eh hadi izleyelim madem modunda kabul ettim.

meğer ne güzel bir filmmiş,
özellikle görsel açıdan tüm kadınları hayran bırakacağına eminim..
bir süre sonra filmdeki ilişkileri, olayları izlerken bir yandan da ev ne kadar güzelmiş, keşke benim de böyle bir mutfağım olsa, allahım kadının kendi serası bile var, aslında bir restoran açmak ne kadar zor olabilir ki gibi düşünceler içinde boğulurken buluyorsunuz kendinizi.

isimler komik evet, jane (Meryl Streep), jake (Alec Baldwin) ve komik olmayan isimli adam (Steve Martin). tam da en uygun kişileri seçmişler sanırım rollere..

ve tabiki filmdeki benim adamım harley, John Krasinski.. en güzel rolü kapmış kerata..

filmdeki görsel güzelliğe ve imrendiren öğelere dahil bir kaç fotoğraf eklemek istiyorum,
aklıma geldikçe izlemek yerine bakayım, imrenmeye devam edeyim diye :))

evin mutfağı



jane'in cafesi..


evin serası! evet evet evin!


girişteki salıncak!


bunlar da birkaç sahnedeki sevimli anlar


22 Ocak 2010 Cuma

dikişsiz perde

Gönderen Özge zaman: 14:47 1 yorum
İkea evimizin herşeyi..

Geçen hafta aldığımız kumaşlarla mutfağa küçük küçük perdeler yaptım,
bence çok da tatlı oldular.

Dikiş dikmeyi de pek beceremediğim için ütü ile yapışan malzemeden kullandım, bunu da ikeadan bulabilirsiniz. :)

Tek zor yanı kumaş perdelik kumaş olmadığı için önlü arkalı çift kat yaparken deseni eşit tutturmak, yoksa arkadan gelen ışıkla desenler farklı farklı yerlerde görünüp gözünüzü rahatsız edebilir.

Benim işim kolaydı çünkü düz çizgili bir kumaş aldık,
biraz da ölçüp biçerek bu hale geldiler. :)




20 Ocak 2010 Çarşamba

duvar stickerı

Gönderen Özge zaman: 11:05 0 yorum
Dekorasyon dekorasyon,
küçüklükten beri en sevdiğim şeylerden biri..
Tabi o zamanlar sevdiğim şeyin ne olduğunu bilmeden "anneanne bu koltuğu da şuraya koyalım, buraya da şöyle bir perde asalım daha güzel olmaz mı" cümleleri eşliğinde büyük bir heyecandı.

Sonraları hep burçlarla ilgili yazılarda gördüm, aslan burcu için evi çok önemlidir, özellikle salon, hep en güzeli olmasını ister.. "Aa ben de böyleyim"li cümleler kurarak eşlik ederdim.

Şimdi anladık ki tam bir dekorasyon bağımlısıyım.

Peki bu bir işime yarıyor mu? Genel olarak hayır. Biraz da pahalı bir zevk olmasından kaynaklanıyor olabilir, hiç birini ha deyince yapamıyorsun, sabır, emek ve beklemek de beklemek gerektiriyor.

Bir şey için planlar kurarken daha güzel şeyler çıkıyor, hadii daha birini gerçekleştiremeden diğer yöne kayıp o yönde bütünlemeye çalışıyorsun.
Oysa gelse ikea, sınırsız alışveriş yapma imkanın var, istediğin evi istediğin şekilde daya döşe dese önce bir sevinçten bayılırım heralde, ardından da dünyanın en mutlu insanı olarak işe koyulurum..

İşte o zaman anlarım sevgilinin işyerindeki heyecanını ve bizi bile unutmasını çünkü ben de onu unuturum koltukları yerleştirirken.

Bu haftasonu yeni evimize taşınmadan önce -ki bu bir sene önce oluyor- aldığımız duvar stickerını uygulayabildik. Daha farklı bir yere daha farklı bir görünümde uygulamayı düşünüyordum o zamanlar ama şimdilik bazı şeyleri değiştiremediğimiz için böyle yaptık,
ah bir iş bulabilsem..

kapının hemen sağ tarafında mutfağa giriş bölümündeki duvar burası..


kalan parçalar olan iki horozu buna uygun görmedik,
onları da mutfağın çıkış kısmına yapıştırdık..


şimdilik stickerlarımız bu kadar,
ama yapıştırması ve sonraki sonuçla eğlenme kısmı zevkliymiş,
devamı gelebilir..

16 Ocak 2010 Cumartesi

diziler ve adamları

Gönderen Özge zaman: 10:25 0 yorum
Diziler diziler,
yerlileri ne kadar sevmiyorsam yabancılardan bazılarına da bir o kadar bayılıyorum..
Dizi karakterleri de ayrı bir konu tabi..

Yaşa maşa bakmıyor, cinsiyete hiç bakmıyor..
Ben ne kadar 25 yaşında bir dişi olarak ekrana hayran hayran bakabiliyorsam,sevgili de bir o kadar 30 yaşındaki erkek haline bakmadan aynı şekilde hayranlığına dur diyemiyor.

Erkeklerin açısından pek bilemesem de biz kızlar ergenlik dönemi Dawson's Creek sonrası büyümüş de küçülmüş olma dönemlerinde Friends ile Ross a aşık olduk,
Rachel'a olan sevgisi, o şaşkın yüz ifadesiyle..

Lost, Heroes, 24, Prison break derken hepsi bitti ve Grey's Anatomy deki Derek'in bakışlarıyla ekran karşısında erirken Gregory House ile tanıştım.
O ne kadar aksiyse ben o kadar zekasına hayran kaldım, o ne kadar Cuddy i sevse de ben yaşıma başıma bakmadan tvdeki bir karaktere o kadar aşık oldum..

Derken Mad Men Mad Men dediler, ona başladım, hayatım şaştı.

Nasıl bir kişiliktir Don Draper, hiç konuşmaz, bir bakışı yeter..
Etrafında yığınla insan varken yapayalnızdır, cool dur, bildiğin arızalıdır.. Ve tüm bu arızalı, sorunlu hallerini bile bile ona da hayran kaldım..

Her ne kadar ekranda gördüğün, gerçek olmadığını bildiğin bir şeyler oluyorsa da insana kendi hayatındaki davranışlarını sorgulatabiliyor bazı diziler..

Mad Men ile ben sorunlu yapıdaki erkeklere aşık olma eğilimimi bir kez daha gözden geçirip garantiledim..
Etrafta yığınla normal erkek dururken bazıları benim gibi gidip yalnızlığı seven, kendinden başkasına katlanamayan erkeklere değer veriyoruz.

Ve ben tuhaf bir biçimde durumdan hiç şikayetçi değilim,
aksine bu özelliğimle kendimi daha bile çok sevebiliyorum,
zoru başarmışçasına tuhaf bir duygu ile..

Ben henüz üç sezonu da bitiremedim Mad Men'de, üçüncü sezonun ortasındayım..
Aşağıdaki yazı ikinci sezonun sonunda Donald Draper'ın eşine yazdığı bir mektup.
Böylesine bencil bir erkek, daha güzel ifade edemezdi sanırım kendini..
İzlerken ağlamadım desem yalan.

"I'm sitting in the Roosevelt looking
at the backs of Bobby and Sally's heads as they watch TV.

I'm not letting them
change the channel because watching the news
makes me sick and they can see it.

I think about you and how I behaved and my regret
I know it's my fault you are not here right now.

I understand why you feel it's better to go on without me,
and I know that you won't be alone for very long,

but, without you,

I'll be alone forever."

mad men gerçekten güzel bir dizi,
yalnız izlemesi zor olsa da..

fizy.com/s/167vv2

12 Ocak 2010 Salı

pancake ve hayaller..

Gönderen Özge zaman: 15:18 0 yorum
hava ne güzel,
uzun yürüyüş yaptık duckla,
böyle bahar temizliği yapsa biri eve gelip,
ben de duş alsam,
kuaföre gidip saçlarımı boyatıp kestirsem,
sonra vespama atlayıp sahile gitsem arkadaşlarımla buluşsam,
yeni kıyafetler alsam..
sevgili köpeğimiz duckı alıp gezdirse,takılsalar birlikte bir yerlerde :)
ya da o da arkadaşlarıyla buluşsun..takılsın işte :)
akşamüstü eve dönüp birlikte güzel bir yemek yesek..
sonra belki caddede arkadaşlarımızla buluşuruz..

yeni aldığım topuklu ayakkabıları giyip yeni çantamı da koluma takarım :)

ya da sadece böyle mumları yakıp, bahçedeki salıncağımızda oturup, hafif de müzik açıp keyif yaparız kendi halimizde,
duck da çimenlerde yuvarlanır..

ben kitabımı okurum,
sevgili de bilgisayarında takılır ayaklarını uzatmış..

evdeki yardımcımız da içeceklerimizi getirir,
oh..


anyway..
güzel güne güzel kahvaltıyla başlanır dedik,
ekmeğin de kalmamasını fırsat bilip pankek yaptım ilk defa :)

güzel de oldu tadı,
kokusuna duck da dayanamadı tabi,
yedik birlikte..

kolaymış,
1 bardak un,
1 yumurta,
1 bardak süt
ve kabartma tozu,
ben azıcık da şeker koydum

yanında nutella ve peynir,
çayla birlikte..

oh mis.



 

Welcome Copyright © 2010 Design by Ipietoon Blogger Template Graphic from Enakei